12 Mayıs 2009 Salı

Üzüm bağlarıyla birlikte, Yozgat’ın hem ekonomisi, hem kültürü canlanacak

Yozgat Valiliği’nin çalışmaları sayesinde, 1970’li yıllardan başlayarak kaderine terkedilen üzüm bağları yeniden canlanıyor. Çalışmalar sonucunda, 3 yılda 262 dekar bağ alanı oluşturuldu. Yozgat’ta bağcılığın geliştirilmesi ile, Yozgat’ın sadece ekonomisi değil, kaybolmaya yüz tutan “bağbozumu kültürü” de canlanacak.

‘Köy ruhu’ kaybedilince, hayatın tadı kalmadı

Yozgat’ın köylerinde, üzüm bağlarının sosyal hayatta özel bir yeri, özel bir neşesi, tarifsiz bir coşkusu vardı. Kimilerine göre, geçen yıllar içerisinde, köylerden ilçelere, ilçelerden şehir merkezine, oradan da başka şehirlere yapılan göçler neticesinde, bağlar sahipsiz ve ilgisiz kaldı. Kimilerine göre ise, bağların kuruyup yok olmasının asıl sebebi, bağ sahiplerinin ‘köy ruhu’nu kaybedip tembelleşmeleri…

Sitemkâr Yozgatlılar, “Millet şehirli olacağım, modern olacağım derken, köyün güzelliklerini unuttu. Hayattan tad alamaz hâle geldi. Ne köylülüğün hakkını verdi, ne de şehirli olabildi” diye iç geçiriyorlar…

Ancak, Anadolu’nun en önemli folklorik unsurlarından birisi olan bağbozumlarının büsbütün yok olmasından endişe edenleri umutlandıracak gelişmeler yaşanıyor.

Türkiye’nin önemli tarım bölgelerinden birisi olan Yozgat’ta, yöreye özgü yaş üzüm üretimini artırmak için eski üzüm bağları ıslah ediliyor, yeni üzüm bağları oluşturuluyor.

Bağlar, 1970’lerden itibaren kaderine terk edildi

Yozgat Valisi Amir Çiçek, 1970’li yıllara kadar üretilen sofralık yaş üzümün bölge çiftçisinin önemli geçim kaynaklarından olmasına rağmen, sonraki yıllarda bağların bakımsızlıktan kaderleriyle baş başa kaldığını söylüyor.

1991’den itibaren bağcılığı geliştirmeye yönelik uygulamaya konulan proje kapsamında il genelindeki üzüm bağlarının tesbiti yapılıp, kurtarılabilecek durumda olanların bakımları yapıldı. Sonraki yıllarda da, isteklilere bağ çubuğu dağıtılıp yeni üzüm bağları oluşturuldu.

Yozgat Valiliği’nin kontrolünde sürdürülen çalışmalar, Tarım İl Müdürlüğü tarafından hayata geçiriliyor.

3 yılda 262 dekar bağ alanı oluşturuldu

Bu konuda son açıklama, Yozgat Tarım İl Müdürü Abdullah Ertuğrul’dan geldi. Ertuğrul, bu yıl içerisinde 60 çiftçiye 23 bin 100 adet aşılı bağ çubuğu dağıtarak 105 dekar alanda bağ oluşturduklarını bildirdi. Ertuğrul’un verdiği bilgiye göre, 2006 yılından bu günekadar sürdürülen bağcılığı geliştirme çalışmaları kapsamında, bu yılla birlikte toplam 166 çiftçiye 55 bin 325 bağ çubuğu dağıtılarak, 262 dekar alanda bağ oluşturuldu.

Pekmez ve çalma tesisleri kurulmalı

Yozgat Valisi Amir Çiçek, Yozgat’ta üretilen sofralık yaş üzümün diğer bölgelerdekinden oldukça farklı olduğunun altını çiziyor. Vali Çiçek, Yozgat’ta üretilen yaş üzümlerin kabuk zarının çok ince olması sebebiyle tanelerin içinin net olarak görüldüğüne işaret ediyor. Yozgat üzümlerinin şırasının fazla ve oldukça da tatlı olduğunu belirtiyor. Çiçek, özellikle pekmez ve ‘çalma’ yapılarak piyasaya sürülebilen bu üzüm türünün yeniden canlandırılması için çalışmaların devam ettiğini kaydediyor.

Vali Çiçek, üretilen üzümlerin değerlendirilmesi için pekmez ve çalma üretim tesislerinin kurulması gerektiğini düşünüyor.

Bağların kültürel boyutu ihmal edilmemeli

Yozgat’ın köylerinde, üzüm bağlarının sosyal hayatta özel bir yerinin olduğu belirtilirken, bağbozumlarının Yozgat kültürü açısından taşıdığı önemin gözardı edilmemesi ve o sosyal ortamların yeniden canlandırılması gerektiği ifade ediliyor.

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde görev yapan bir Türkçe öğretmeni, eski bağbozumlarını şöyle anlatıyor:

Her bağbozumu bir şenlik, bir şölen gibiydi

“Eylül soğuklarının, akşamüstlerinde kendini hissettirmeye başladığı günlerde, köy halkı at arabalarına, kağnılara, (sonraki yıllarda da traktörlere) atlar, mümkün olduğunca ‘hep beraber’ olmaya özen göstererek, genç kızların ve onlara özenerek kafileye katılan 35-40 yaşındaki hanımların manileri eşliğinde tozlu bağ yollarına dizilirlerdi.

Eşyalar bir ağaç altına indirildikten sonra, sıra yemeği daha iştahla yedirtecek ‘işe koyulma’ bölümüne gelirdi: Herkes eline bir sepet alarak bağ kütüklerine yanaşır, olabildiğince hızlı hareket ederek üzümleri toplamaya başlardı. Bu arada, her şeyden bir oyun ve keyif çıkartmada mâhir olan neşe dolu çocuklar, bir asma kütüğünün dibinde üzüm tanelerini kemiren bir kaplumbağaya rastlayınca, yaptığı hırsızlığın cezasını, onu ters çevirerek verirlerdi… Bu ceza, merhametli bir büyüğün “Etme oğlum; onın da canı var... Allah var yukarıda!” uyarısına kadar devam ederdi…

‘Ağır adamlar’ belli belirsiz, içe dönük tebessümlerle gençlere talimatlar verip hizmet beklerken, nüktedanlar nükteleriyle, muzipler şakalarıyla, günün neşesine neşe katarlardı…

Bağbozumu, köy halkı için bir panayır, bir şenlik, bir şölen anlamı taşıyordu. Her aile, kendi ekonomik durumuna göre, bir kuzu, birkaç tavuk ya da iri bir ‘baba hindi’yi yanlarında götürmeyi ihmal etmezdi. Çünkü bağbozumu aynı zamanda, bağda ağaçlar arasında verilecek ziyafetler dizisi demekti... Bu açık hava ziyafetlerinde aileler birbirlerine ikramda bulunmakta adeta birbirleriyle yarışırlardı…”

Hiç yorum yok: