9 Mayıs 2010 Pazar

Prof. Cahit Tanyol: Yozgat’ta gördüğüm sıcaklığı ömrüm boyunca başka bir şehirde görmedim

Haber – İzlenim / Sürur Öztürk

Bir dönem ateist / dinsiz olarak yaşamış, dinlediği bir uzun havadan etkilenip değişmiş, camide secdeye kapanıp ağlamış, 1960’larda “Sosyalist Kültür Derneği”nin kuruluşuna katılmış ve hâlâ ‘Solcu / Sosyalist’ olarak bilinen, 96 yaşındaki Prof. Dr. Cahit Tanyol, ‘milliyetçi’ bir şehir olarak bilinen Yozgat için bana şunları söyledi:

“Yozgat benim ilk göz ağrım. Yozgat’ta gördüğüm sıcaklığı ömrüm boyunca başka bir şehirde görmedim. Yozgat’ı, doğduğum şehir kadar sevdim. İnsanını sevdim. Çok kucaklayıcı insanlardı.”

‘Bir konferans için Yozgat’a davet edilseniz gider misiniz?’ diye sordum, “Tabii” diye karşılık verdi.

Yozgat’ın solcuları, ‘sağcılık’ oyunu oynamaktan fırsat bulup da ilgilenirler mi bilmem; ancak hayatının hiçbir döneminde kendisini ‘solcu’ olarak tanımlamamış Yozgatlı bir adam olarak ben, Cahit Tanyol’da ilgiye değer çok şey gördüm.

2 Mayıs 2010 Pazar

Sultan Abdülhamit dönemine uzanan dostluk

“2010 Türkiye’de Japonya Yılı”, aralarında Yozgat’ın da yer aldığı pek çok ilde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Sultan Abdülhamit döneminde yaşanan Ertuğrul Firkateyni faciasının ardından başlayan Türk-Japon yardımlaşması, zaman içinde hâlâ devam eden bir dostluğa dönüşmüştü. İşte o dostluğun hikâyesi:

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Et sıkıntısı çeken devlet, Çapanoğlu Ahmet Ağa’dan İstanbul’a koyun göndermesini istemiş

Hükümet, et fiyatlarının anormal bir şekilde yükselmesi üzerine, fiyatların normal seviyeye düşmesini sağlamak amacıyla Avrupa ülkelerinden et ithal etme kararı aldı.

Et sıkıntısının gündemde olduğu bugünlerde, Yozgat Müzesi’nin internet sitesinde yer alan bir bilgi, 18’inci yüzyılda yaşanan et sıkıntısının giderilmesine Yozgat bölgesinden yapılan katkıya işaret ediyor.

Sitede yer alan bilgiye göre, “1755’de İstanbul’da ortaya çıkan et sıkıntısını gidermek üzere koyun göndermeleri karşılığında, Bozok Sancağı malikâne olarak Çapanoğlu Ahmet Ağa’ya verilmiş.”

Aynı bilgi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesindeki Yozgat sayfasının “Genel Bilgiler / Tarihçe” kısmında da yer alıyor.

Bu köprüden Osmanlı ordusu geçmiş

Yozgat-Şefaatli yolu üzerindeki tarihî Karabıyık Köprüsü’nün, Osmanlı padişahlarından Yavuz Selim tarafından 1516 yılında Mısır seferine giderken yaptırıldığı kaydediliyor. Tarihî köprü, 494 yıl sonra bile hâlâ kullanılabilir durumda…

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Yavuz Selim’in Mısır seferi için şöyle diyor: “Cemal Paşa’nın I. Cihan Harbi’nde askerleri yaz sıcağında Mısır seferinde perişan ettiğini düşünürsek; 1517 yılında ordusunu selâmetle Sina Çölü’nden geçirmesini, onun askerî dehasına ve üstün teknik bilgisine bağlamak gerekir.”

Hangar değil, estetik bir mimarî eser istiyoruz

yozgathizlitreni.com isimli internet sitesinde, Yozgat’a yapılacak Hızlı Tren İstasyonu’nun ‘hangar’ görüntüsü veren bir yapı değil, estetik bir ‘mimarî eser’ olması gerektiği belirtilerek, bunun için Yozgat kamuoyunun Devlet Demiryolları üzerinde baskı kurması isteniyor.

“TCDD’nin beğendiği elbiseyi kabullenmek ve giymek en büyük zevksizlik olacaktır” ifadesinin yer aldığı yazıda, Bozok Üniversitesi’nin, dünya hızlı tren istasyon ve metro-pasaj mimarîsi üzerine gerekirse bir ‘mimarî zevk ve estetik araştırması’ başlatarak katkı sunması isteniyor.

Jet Hava Yolları’nın Türkiye temsilcisi olduğunu öğrendiğimiz site yetkilisi Ferda Gündüz, Yozgat Muhabir’in sorularını cevaplarken, Türkiye’de en fazla bürokrat çıkaran ilin Yozgat olduğunun söylendiğini hatırlatarak, “Bürokratlarımız hep arkadaşları için çalışmasınlar, biraz da Yozgat için çalışsınlar” tavsiyesinde bulundu.

Kendisinin de Yozgatlı olduğunu belirten Gündüz, bir uzmanlar grubu olarak turizm ve yatırım danışmanlığı alanlarında çalışmalar yaptıklarını söyledi.

Sultan Abdülhamit dönemine uzanan dostluk

“2010 Türkiye’de Japonya Yılı”, aralarında Yozgat’ın da yer aldığı pek çok ilde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Sultan Abdülhamit döneminde yaşanan Ertuğrul Firkateyni faciasının ardından başlayan Türk-Japon yardımlaşması, zaman içinde hâlâ devam eden bir dostluğa dönüşmüştü. İşte o dostluğun hikâyesi: